PhotobucketTELİF HAKLARI / "Bu Blog İnternet sitesindeki eserlerin, 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU uyarınca eserden kaynaklanan mali ve manevi hakları eser sahiplerine aittir, izinsiz kullanılamaz." />>devam


24 Kasım 2010 Çarşamba

Ferda Balkaya Çetin_öyküsü: SEHER'İN DİLEĞİ
Merakla ve biraz da endişeyle bekliyordu Seher. Nasıl endişeli olmasındı ki!
Şimdiye kadar altı öğretmen değişmişti. Hepsinin de şu veya bu sebeple tayinleri çıkmış başka yerlere gitmişlerdi. Çoğu zaman da boş geçmişti dersleri. Neyse ki bu sefer hiç boşluk olmadan yeni öğretmenleri geliyordu.
Tüm öğretmenlerini sevmişti. En çok da Haydar öğretmeni… Bütün ödevlerini zamanında ve eksiksiz yapmaya gayret ediyor, her gün istekle ve sevinçle koşuyordu okuluna.


Haydar öğretmen askere giderken çok ağlamıştı. Acıyla dolmuştu kalbi. Sıkıca sarılmış:
-“Öğretmenim n’olur bizi bırakma!” diye feryat etmişti.
Oysa biliyordu, gitmesi gerekiyordu.
- “Devlete karşı görevlerimiz var çocuklar. Askere gitmek, vergi vermek ve oy kullanmak.” diye anlatmıştı öğretmen Sosyal Bilgiler dersinde.


Sabah saçlarını özenle tarayıp iki belik ören annesine sarıldı, öptü. Teşekkür etti. Aynada baktı bir kez daha kendisine. Beğendi.
Haydar öğretmeni de çok beğeniyordu saçlarını. Yeni öğretmen fark etmeyecekti belki de…
Okul yolu çabucak geçmişti, aklında biriken sorularla:
-“Yüzü güleç miydi acaba?”
-“Şakacı biri miydi?”
-“Haydar öğretmeni gibi şeker alacak mıydı?”
-“Ya saçlarını hiç fark etmezse!”


Seher’in saçları simsiyah ve upuzundu. Annesinin saçlarını okşayarak hiç incitmeden taramasına bayılırdı. İki yanına örer, uçlarına da mavi kurdele bağlardı.


İsteksizce ama biraz da heyecanla sırasına oturdu. Ders zili çalmamıştı henüz. Yeni gelecek öğretmenin bayan olduğu söyleniyordu. Seher’in merakı biraz da bu yüzdendi. Çünkü hep erkek öğretmenleri olmuştu.


Ders zili çalar çalmaz öğretmen sınıfa girdi. Öğrenciler bir anda sustu. Herkes yeni öğretmeni biraz merakla biraz şaşkınlıkla biraz da Seher gibi endişeyle inceliyordu
Orta boylu ve incecikti. Kahverengi bir takım vardı üzerinde. Kızıl ve kısa saçları çok yakışmıştı yüzüne. Bakışları yumuşacıktı …Çantası, ayakkabısı, küpeleri kahverengiydi.
Sanki tüm kıyafetini gözlerinin rengine uydurmuştu.
Tüm sınıf hayran olmuştu adeta.
-“Günaydın çocuklar! Ben yeni öğretmeniniz Ayşe Şimşek. Ders yılı sonuna kadar sizlerle birlikte olmak beni çok sevindirecek. Umuyor ve diliyorum ki birlikte, keyif alarak derslerimizi işleriz.”


Sonrasında öğretmen öğrencilerin yanına giderek sırayla isimlerini sordu ve tek tek tokalaştı.
Seher, Ayşe öğretmenin hiçbir hareketini, sözünü kaçırmıyor, gözlerini de ondan ayırmıyordu.


Tanışma sırası kendisine geldiğinde kalbi küt küt atıyordu:
-“Adım Seher” dedi kekeleyerek…
-“Seher Karakuş”
-“Senin başka kardeşin var mı Seher?”
-“Evet, iki erkek kardeşim var.”


Belki gözlerinin içine sıcacık bakmıştı ama beklediği cümle gelmemişti, fark etmemişti bile saçlarını.
Hüsranla oturdu yerine.
Kızdı içinden. Oysa Haydar öğretmeni ta ilk günden söylemişti:
-“Saçlarının rengi ne kadar güzel böyle ! Işıl ışıl parlıyor! Örgüler de çok yakışmış sana!...”
Ne kadar da mutlu olmuştu. Eve koşarak gitmiş aynada saçlarına bakmıştı o gün.
Son ders ziline kadar somurtarak oturdu Seher…Konuşmadı hiç… O çok sevdiği teneffüse de çıkmadı.
*
Annesi her zamanki gibi sevgiyle gözlerinin içine bakarak açtı kapıyı.
Seher annesinin boynuna gözyaşları içinde atıldı:
-“ Bakmadı işte! Fark etmedi saçlarımı yeni öğretmenim! Bundan sonra okula giderken saçlarımı örmeni istemiyorum anneciğim. Sadece bağla!...”
Şefkatle gülümsedi annesi:
-“Belki de fark etti öğretmenin... Nerden biliyorsun?”
-“Fark etseydi söylerdi ama!..”
-“Güzel kızım benim, her şeyin yeri, zamanı ve sırası vardır. Fark etmeyebilir de… Daha ilk günden öğretmenine haksızlık etmiş olmuyor musun?”
Seher omuzlarını kaldırarak umursamaz bir ifadeyle:
-Hem Haydar öğretmenim gibi şakalar da yapmadı hiç!.. Sevmedim işte!.”
Fazla üstelemedi annesi. Şu sıra ne dese anlayacak durumda değildi Seher.
*
Bir, iki, üç hafta derken bir ay olmuştu Ayşe öğretmen geleli.
Arkadaşları çabuk alışmıştı. Teneffüslerde ellerinden tutuyor dolaşıyorlardı birlikte. Ders esnasında da zaman zaman gülüyorlardı, öğretmenin anlattığı fıkralara. Ama Seher’in yüzündeki somurtkan ifade bir türlü düzelmiyordu.
.
Bir gün Seher teneffüste yine okul kütüphanesindeydi. Kitap okumayı çok seviyordu. Bu yüzden de aldığı kitapları çok çabuk okuyor ve yenilerini alıyordu. Sınıfta en çok kitap okuyan Seher’di neredeyse…
Baktı, inceledi, inceledi… Neyi okuyacağına karar veremedi bir türlü.
-“ İstersen yardımcı olabilirim!.”
Gülümseyerek kendisine bakan öğretmeniyle göz göze geldi bir anda… Öylesine içten ve
sıcacık bakıyordu ki, Seher’in yüzü kızarmıştı heyecandan..
“-Olur.!.” anlamında kenara çekildi Seher konuşmadan. Öğretmen bir süre kitapları inceledikten sonra “Nasrettin Hoca fıkraları”nı gösterdi Seher’e, gülümseyerek:
“Ben Nasrettin Hoca fıkralarıyla büyüdüm. Ve hâlâ da keyifle okuyorum. Ne dersin?”
İçine bir sıcaklık, bir heyecan dolmuştu Seher’in… Annesi gibi bakıyordu öğretmeni kendisine…
Saçlarını okşadı Seher’in…
-“Hem biliyor musun, örgü saç sana çok yakışıyor!”
Seher’in heyecanına bir de mahcubiyeti eklendi. Al al oldu yanakları iyice.
Demek fark etmişti öğretmeni… Üstelik unutmamıştı…
Mutlulukla aldı kitabı eline. Sımsıkı sarıldı.
Gülümseyerek, sıcacık, annesine bakar gibi, sevgiyle, minnetle baktı öğretmenine.


Annesi saçlarını özenle örerken kararını vermişti Seher; büyüyünce öğretmen olacaktı…


Ferda Balkaya Çetin
23.11.2010 _16:51

L@hm@cun

L@hm@cun
* L@hm@cun_mizah öykü - Blog İnternet Sitesi'nde yer alan ürünlerin; *haber, tanıtım v.b. durumlar dışında / 2. şahıslarca –herhangi bir biçimde- yayımlanması _ kullanılması izne bağlıdır ve yasaların öngördüğü haklara sahiptir. ***--> L@hm@cun.*mizah.öykü*....İLETİŞİM ADRESİ--> mizahvesiir@gmail.com