PhotobucketTELİF HAKLARI / "Bu Blog İnternet sitesindeki eserlerin, 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU uyarınca eserden kaynaklanan mali ve manevi hakları eser sahiplerine aittir, izinsiz kullanılamaz." />>devam


24 Şubat 2013 Pazar

Burhan GÖRKEN_öyküsü: HIZIR ALEYHİSSELAM KAPIYI ÇALDI,


Burhan Görken _öyküsü_
HIZIR ALEYHİSSELAM KAPIYI ÇALDI!
     Ramazan ayında sabah erken işe giderken Edirnekapı surlarının yanından geçiyordum. Yıkık dökük sur dibinde, üzerine eski bir battaniye örtüp uyuyan evsizler,  kimsesizler vardı.
     Kimi zaman yakınlarından geçmek zorunda kalırsam sağ mı-ölü mü diye iyice bakardım. Nefes alışı ile üzerindeki battaniyenin hafifçe kıpırdadığını görünce yoluma devam edip giderdim.  Bugüne kadar da aksi olmadı;  ama her nedense bu insanların bu koşullarda yaşayabilmesine inanamıyorum. Bu sebepten olacak, geçerken uzaktan bakıp sözüm ona,  gözle sağlık kontrolü yaparım.
    Ramazan ayında bunların yanına bir de dilenciler gelir. Sur dibinde çadır kurup, bir ay boyunca buralarda kalırlar.  Bu kişilerin ramazan ayında başka bir vilayetten dilenmeye geldiklerini duydum.
  Sadece duymakla kalmadım,  şahit oldum.  Kimi kolunu, kimi bacağını, kimi kafasını sarıp, kimi bebesini sırtına kundaklayıp, kimi de zaten yaşlı oldukları için “sahte makyaja” gerek duymadan; tabiri caizse  “Dilenci Servis minibüsüne “  binip,  mahalle girişinde tenha bir yerde  inerlerdi. Bundan sonraki yollarına koltuk değnekleri ile yürümeye çalışarak, kolları, bacakları, başları sargılı rollerine devam ederlerdi
Bu servisin bıraktığı dilenciler bir gün bizim de kapıyı çaldılar. Tanıdım kapıyı açmadım,  bana yutturamadılar!  Onları sağlıklı görmüştüm.  Bana yutturamazlardı.
Evdekileri de uyardım. Uzun bir nasihat çektim.
    “ Bunlar gerçek ihtiyaç sahipleri değil.”
    “Bu işi meslek edinmişler.”
    “ Bak şu koltuk değneği ile geleni sağlam yürürken gördüm”.
    “Bunlara verilenler hayra geçmez.”
    “Sakın ha kapıyı açmayın; yoksa, her gün gelirler”
   “Sakın ha.!.”
   Aradan iki gün geçti. Üst katta oturan kimsesiz, yaşlı bir komşumuz vardı. Bizim Hanım, iftar saatinden birkaç dakika evvel bir tepsiye hazırladığı yemeklerden koyup komşuya vermek için çıktı.  Hemen dönecekti.  O sırada ezan okundu. Çocuklarla birlikte masaya geçip iftarımızı açmıştık ki,  kapı zili çaldı. Hemen kapıyı açtım.
Karşımda ak saçlı bir ihtiyar... Allah rızası için yiyecek bir şeyler istiyordu.
Kapı zilinin tam iftar anında çalması beni heyecanlandırmıştı!
Bu gelen Hızır aleyhisselam olmalıydı. Belki de beni sınıyordu. Hemen içeri buyur ettim.  Hiç minnet beklemeden hemen içeri girip sofraya oturdu. Birlikte Allah ne vermişse yedik.
Bu arada Hanım geldi. Oda kapısını açıp tam sofraya yönelmişti ki,  iftar sofrasında karşımda oturan yabancıyı görüp şaşırdı.
“Bu da kimdi? Ne zaman geldi?”  der gibi/ Şaşkın şaşkın yüzüme baktı.
İhtiyar ile birlikte karnımızı doyurmuştuk.
Sıra, akşam namazını kılmaya gelmişti. Heyecanlıydım,  Hızır aleyhisselam ile birlikte akşam namazı kılacaktık. Ben hep onu düşünüyordum, iyi ki geri çevirmemiştim.  Beni sınıyordu. Hem de iftar saatinde kapıyı çalmıştı.
'Ne mübarek bir gün, ne mübarek bir an'  diye içimden geçiriyordum.
İhtiyar karnını iyice doyurmuştu.  Bir an evvel gitmek için müsaade isteyip,  dualar ediyordu.  Ben ise onu rahat ettirmek için uğraşıyordum. Hemen göndermek istemiyordum. Daha akşam namazını kılmamıştık. Birlikte namaz kılmak, ne iyi olacaktı.
İhtiyar çıkmak için kapıya yöneldi.
  “Eee namaz,  Akşam namazı geçmesin!”
 “içerideki odaya seccadeleri serdim!”
“İçeri geçip namazımızı kılalım.!” dedim, duymadı.  Duymazlıktan geldi.
O, kapıyı açıp çıkmak istiyor; ben kapıyı kapatıp, akşam namazını birlikte kılmak istiyordum. Böylece birkaç hamlesini boşa çıkarmıştım.
Hanım şaşkın, biraz da kızgın; bizi izliyordu.
Hanım,  kim olduğunu bilmiyordu.!  Ben farkındaydım. O gidince Hızır aleyhisselam olduğunu söyleyecektim.   Tam iftar vakti kapıyı başka kim çalabilirdi. Bütün bunları anlatacaktım. O da sevinecekti.  Benimle gurur duyacaktı. Hızır aleyhisselamı geri çevirmemiştim.
Son hamleyi Hanım yaptı. Kapıyı açıp yaşlı adamın ayakkabılarını koydu.
Şimdi kızgın ve üzgün olan bendim!
Çocuklar içerdeki odanın kapı aralığından olan biteni izliyordu.
Ayakkabılarını hızla giyen ihtiyar adam, ellerini açıp kapı eşiğinde;
“Allah rızası için giyecek... Allah  ne muradınız varsa versin,  birkaç parça eski giyecek...” diyerek, bekliyordu
O anda kafamda şimşekler çaktı!!!
Bir anda hayal kırıklığı ile yıkılmak üzereydim.
Demek ki bu gelen Hızır aleyhisselam değilmiş!
Deme k ki ben yanılmışım!
Demek ki işini bilen bir dilenciymiş bu da!
Hayal Kırıklığı içinde kapıyı kapatıp içeri geçtim. Kısa bir süre sonra dayanamayıp pencereden nereye gittiğini izledim. Kimi komşular kapıyı hemen kapatıp içeri gidiyor, kimileri üç-beş kuruş verip gönderiyordu.
Arkamdan Hanım odaya girdi. İmalı bir ses tonuyla;
-“Hani bunları tanıyordun?” dedi.
  -“Hani kapıyı açmamak lazımdı?”
- “Hani.?.”
Yaşadığım hayal kırıklığı ve kandırılma duygusu kafamı allak bullak etmişti.
Hanımın söyledikleri cümlelerden sadece bir kelimeyi duyuyor, gerisini duymuyordum, dinlemiyordum
- “Hani.?.”
- “Hani.?.”
- “Hani.?.”
 -BİTTİ_
 Burhan Görken /20 Şubat 2013
ileti: 22.02.2013_17:21

L@hm@cun

L@hm@cun
* L@hm@cun_mizah öykü - Blog İnternet Sitesi'nde yer alan ürünlerin; *haber, tanıtım v.b. durumlar dışında / 2. şahıslarca –herhangi bir biçimde- yayımlanması _ kullanılması izne bağlıdır ve yasaların öngördüğü haklara sahiptir. ***--> L@hm@cun.*mizah.öykü*....İLETİŞİM ADRESİ--> mizahvesiir@gmail.com