PhotobucketTELİF HAKLARI / "Bu Blog İnternet sitesindeki eserlerin, 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU uyarınca eserden kaynaklanan mali ve manevi hakları eser sahiplerine aittir, izinsiz kullanılamaz." />>devam


30 Mart 2012 Cuma

Ferda Balkaya Çetin *öyküsü* HAVET


Hiç kimse onun siyahtan başka bir renk giydiğini görmemişti. Burnu sivri siyah ayakkabılar,
dar paça siyah pantolon, siyah gömlek ve yelek, siyah kruvaze ceket, siyah kravat ve arada bir cebinden çıkardığı siyah tesbih…
Siyah renge karşı aşırı bir tutkunluğu vardı.
Göz rengini de bilen yoktu mahallede. Çünkü siyah çerçeveli, siyah camlı gözlüğünü yaz kış
çıkarmazdı. Hatta mahalle sakinleri kendi aralarında göz rengine dair tahminlerde bulunur,
büyük bir ciddiyetle aralarında tartışır, fikir yürütürlerdi.
Memleketin ciddi meselelerinden daha önemliydi bu durum!..
- “ Allah bilir ya gözleri de kömür gibidir!.”
- “Valla esasen ben de aynı sen gibi düşünüyorum!..”
- “Yok yok! Kesin kes siyahtır!..”
- “Olmasa ne yazar? Zar gibiymiş lensler, belli bile olmuyormuş. Siyah dersen siyahı, mavi
dersen istediğin ton mavi, yeşil iste o an ol yeşil gözlü!.. Oh ne alâ!..”
- “Siyahtan başka göz rengi de yakışmaz hani!..”
- “Aslında biraz trajik! Niye her şey siyah abi? Bi düşün!.. Siyah; kasvet, keder, yas demek
benim bildiğim. Belli ki bi sevdiği vardı!.. Alamadı!.. Belki öldü.. Hepsi sır!.”
Bu durum sıklıkla devam edip gidiyordu.
Oldukça sert görünüşlü olması insanların ondan çekinmesine de neden oluyordu. Konuşmayı
çok sevmezdi. Az konuşur az gülerdi. Bu yüzden herkes mesafeli davranırdı. Ama illa ki hemen
her gün onunla ilgili bir olay da mutlaka anlatılırdı.
        - İşte size günün haberi: Sabah erkenden markete uğramıştım gazete ve ekmek almak için.
Baktım o da var. Hafiften bir tebessüm ettim günaydınlı. Eh! Allah’ı var kendisi yok.!. Karşılığını
verdi neme lazım!..Neyse, tam gidiyordum ki seslere döndüm:
- “İnan olsun siyah poşet kalmamış güzel abim. Bu seferlik böyle olsun!..”
- “Ona göre tedbirinizi alın efendim!. Sonra, siyah domates bulurum abi, sen merak etme!.”
dedin, hâlâ yok!..”
- “Tamam güzel abim, haklısın! Bu seferlik böyle olsun. Bak sırada bekleyen müşterilerim var.”
- Vay be ! Tam filmlik!.. Siyah poşet, siyah süt, siyah ekmek, siyah krem, siyah sabun, siyah
peynir, siyah yumurta, siyah elma!…gibi… say say bitmez!.. İyi de kardeşim dünya salt senin
merkezinde dönmüyor ki her şey siyah olsun!..
-“ De de onu de!..”
-“Sonra ne oldu nasıl hallettiler, ben döndüm geldim.”
- “Yav abi şahsen ben onu böyle bilmezdim. Geçen akşam eve giderken parkın içinden geçeyim
dedim . Baktım ki bizimki parkın bir ucuna oturmuş. Yanında siyah bir kedi. Yemin olsun bir
eliyle kediye balık yediriyor bir eliyle de kediyi okşuyordu ..
Kedi memnun; mır mır da mır!...”
- “Sonra o kediyi evine götürmüş. Bizim dayı oğlu söyledi. Akşamları kemik ayırmasını söylemiş
ona”.
         Bir gün mahalleye bir haber yayıldı.
Yakında evleniyordu ....
Tüm mahalleli şaşkın!.
Öyle kolay beğenmezdi.
Her söylenene karşı çıkardı tek bir sözcük ya da tek bir cümleyle..
Muhalif tarafı hep ağır basardı.
Erkan Yolaç’ın EVET-HAYIR yarışmasına katılmış kazanmıştı.
Kimseler evet dediğini duymamıştı.
        Evlilik için de kriterleri vardı:
Sarışın olmalıydı.
Uzun boyunlu olmalıydı.
Gülmeliydi ama kahkahalarla değil,( yüksek gülüşlerden hoşlanmazdı) içten tebessümlerle.
Salatayı güzel süslemeliydi.
Kendisi gibi az konuşmalıydı.
Ve en önemlisi gelinlik siyah olmalıydı…
Kim kabul ederdi ki siyah gelinlik giymeyi?.
……
Kimdi? Nasıl ikna olmuştu? Nerede tanışmışlardı? Hepsi merak konusuydu.
Kimse de öğrenemedi!.
Derken beklenen gün geldi.
Tüm eş, dost, akraba nikah salonunu doldurmuştu. Mahalleli bahse girmişti.
Bir grup “ EVET”çi diğer grup “ HAYIR”cıydı.
Nikah memuru göründü. Şahitler yerini aldı. Gelin ve damat aynı renklerle salona girdiler.
Herkeste bir merak bir merak!..
İlk kez siyah bir gelinlik giyildiğini görmüşlerdi.
Nikah memuru önce gelin hanıma sordu.
Gelin hanım siyah duvağının altından kararlı bir sesle “EVET” dedi .
Sıra damattaydı. Nefesler tutuldu.
“HAYIR”cılar iç sesleriyle koro halinde; “HAYIR! HAYIR!.”
“EVET”çiler iç sesleriyle koro halinde; “EVET! EVET!” diye bağırıyorlardı.
Nikah memuru bir kez daha sordu:
- “Gelin hanımı eş olarak kabul ediyor musunuz?”
O, derin bir düşünceyle kafasını kaldırdı ve oldukça kararlı bir sesle herkesi şaşkına çeviren
cevabı söyledi:
-“ HAVET!”…
*
Nikah memuru bu cevabı kabul etmiş midir sizce?

ileti/29 Şubat 2012 _01:03

L@hm@cun

L@hm@cun
* L@hm@cun_mizah öykü - Blog İnternet Sitesi'nde yer alan ürünlerin; *haber, tanıtım v.b. durumlar dışında / 2. şahıslarca –herhangi bir biçimde- yayımlanması _ kullanılması izne bağlıdır ve yasaların öngördüğü haklara sahiptir. ***--> L@hm@cun.*mizah.öykü*....İLETİŞİM ADRESİ--> mizahvesiir@gmail.com