PhotobucketTELİF HAKLARI / "Bu Blog İnternet sitesindeki eserlerin, 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU uyarınca eserden kaynaklanan mali ve manevi hakları eser sahiplerine aittir, izinsiz kullanılamaz." />>devam


1 Eylül 2007 Cumartesi

*Erhan TIĞLI'dan bir MİZAH öyküsü...*


YARGICIN ÖFKESİ
.......... O gün hava çok güzeldi. Yargıç keyifle işe başladı ama daha ilk davada keyfi kaçtı, suratı asıldı. Böyle giderse akşama kadar çekeceğimiz var, diye söylendi.
.......... Adamın biri sarhoşken rezalet çıkarmış, kendisine engel olmak isteyenleri dövmüştü.
Yargıç bu suçu niye işlediğini sordu. Sanık boynun bükerek; “Alikol efendim, dedi. Alikol yüzünden oldu hep!” Başka bir şey söylemedi.
.......... Yargıç sormaya devam etti: “Kimse sana sataşmadığı halde meyhanenin altını üstüne getirmişsin. Bunun nedenini söyle bakalım bana.”
.......... “Dedim ya, alikol efendim!”
.......... “Peki seni meyhaneden güzellikle çıkarmaya çalışan arkadaşlarına niye saldırdın?”
.......... “Alikolden efendim.”
..........Yargıç baktı ki adam başka bir şey söylemiyor, aynı sözü tekrarlayıp duruyor, “Yaz kızım, dedi. Sanığı suça teşvik eden Ali Kol’ün aranmasına, sanığın tutukluluğunun devamına…”
........... ***
..........İkinci sanığın evinde bir pompalı tüfek, komando bıçağı, tabanca bulunmuştu. Yargıç, evde bunların ne aradığını sordu. Sanık şöyle konuştu: “Pompalı tüfek karımındır efendim.”
..........Yargıç şaşırdı, “Karın pompalı tüfeği ne yapacak, onunla sinek mi öldürecek?”
.......... “Orası onun bileceği iş efendim. Ne isterse yapar. Ben karışmam.”
.......... “Herkes karısına tek taş yüzük alır. Sen niye pompalı tüfek alıverdin?”
.......... “Ben evde yokken kendisini korusun diye.”
.......... “Kendisini koskoca tüfekle mi koruyacak?”
.......... “Ben karışamam. Orası onun bileceği iş.”
.......... “Kızar da tüfeği sana doğrultursa ne yapacaksın?”
.......... “Orası onun bileceği iş. Ne yapayım? Kaçarım herhalde.”
.......... “Tabancayla komando bıçağı ne arıyor, senin evin silah deposu mu?”
.......... “Komando bıçağını oğlum askerden getirdi. Karım onunla et falan kesiyor. Tabancayı da komşum emanet bıraktı.”
.......... “Senin evin silah deposu, sen de emanetçilik yapıyorsun galiba.”
.......... Sanık sustu, yargıca orası benim bileceğim iş der gibi baktı.
.......... Yargıç adamı tutuklattı. Sanık itiraz edince, “Burası da benim bileceğim iş” dedi.
............. ***
.......... Yargıcın karşısına bu sefer yaşlı bir adamı getirmişlerdi. Bir kıza tecavüz ettiği ileri sürülüyordu. Adamın genç ve güzel kadın avukatı, müvekkilinin orasına burasına dokunarak, “Bakın efendim. Kendisinin böyle bir işe kalkışacak gücü, dermanı var mı?” diye soruyordu.
.......... Dokunma, yoklama uzun sürünce adam huylandı, daha fazla dayanamadı, avukatının kulağına eğilerek, “Kızım, elini üstümden bir an önce çekmezsen davayı kaybedeceğiz” dedi.
.......... Soruşturma sonunda iş anlaşıldı. Kızın ailesi adamdan para koparmak için kendisine iftira atmışlardı…
***
.......... Kız kendi isteğiyle kaçmıştı ama ailesi oğlandan para almak için kızlarına baskı yapmış, delikanlının onu zorla kaçırdığını söyletmişlerdi. Genç, kız kendisine beni kaçır diye haber yolladığı halde sonradan zorla kaçırıldım demesine bir türlü inanamıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Yargıç işin içyüzünü anlamıştı ama elinden bir şey gelmiyordu. Gence acıyan avukatı bir kurnazlık düşündü, “Biz de kızdan davacıyız” dedi.
.......... Niye olduğu sorulunca şöyle dedi:
.......... “Kız kaçırılırken öyle bağırmış, öyle feryat etmiş ki, müvekkilimin kulağı sağır olmuştur. Bunun cezasını çekmelidir.”
.......... Kız hemen “Hiç bağırmadım” diye atıldı.
.......... “Madem bağırmadın, öyleyse kendi isteğinle kaçtın. Öyle değil mi?”
.......... Kız gözyaşları içinde gerçeği söyledi, sevgilisinden özür diledi.
.......... Yargıç kızın ailesini azarlayıp dışarı attı:
.......... “Bu iki sevgilinin evlenmesine izin vermezseniz sizi iftiradan mahkum ederim” dedi.
.......... “Ne ana babalar var yahu! Para için kızlarının mutluluğuna engel oluyorlar, sevenleri ayırıyorlar. İnsanın aklını kaçırması işten bile değil” diye söylendi.
***
.......... Böyle birkaç davadan sonra yargıç iyice bunalmıştı. Mesai saati sona erince derin bir ah çekti. “Bülbülün çilesi yanmakmış güle/ Ömürler geçiyor ağlaya güle” diye söylenerek evinin yolunu tuttu.

........................ Erhan Tığlı
................................ 30.Ağu.2007 12:25

*MİZAH VE ŞİİR 'e dönmek istiyorsanız, lütfen "TIK" layın!..

http://mizahvesiir.blogspot.com

L@hm@cun

L@hm@cun
* L@hm@cun_mizah öykü - Blog İnternet Sitesi'nde yer alan ürünlerin; *haber, tanıtım v.b. durumlar dışında / 2. şahıslarca –herhangi bir biçimde- yayımlanması _ kullanılması izne bağlıdır ve yasaların öngördüğü haklara sahiptir. ***--> L@hm@cun.*mizah.öykü*....İLETİŞİM ADRESİ--> mizahvesiir@gmail.com