TEPEMİZDEKİ IRKÇILIK
Sıcaktan kavrulduğumuz bir yaz gününde, uzamış saçlarım beni iyice rahatsız etmeye başladı..
Çayır çimende kendine yol bulup akan sular sellerden beter şekilde; gün boyu –hatta geceler boyu- saçlarımın arasından yol bulup akan terlere yardımcı olmak istedim. Berbere gitmeye karar verdim.
Sıcaktan iyice bunalmıştım.
Berberde sıra beklemek; soğuk kış günlerinde bile çekilmezken; yaz günü sıra beklemeye katlanamazdım.
En tenha berberi bulup, beni terk eden terlere yardımcı olmam lazımdı. Hiç sevmemiştim; “Yolu açık olsun, bir an önce çekip başımdan gitsin” istiyordum. Çünkü bu kavurucu yaz sıcaklarında hiç mi hiç çekilmiyordu.
* * *
Her zaman gittiğim berberde sıra vardı, girmedim.
Dedim ya bu sıcakta sıra beklemeye katlanamam diye.
Biraz ileride bir başka berber dükkânı vardı. Bir de oraya bakayım dedim.
Sonunda aradığım yeri bulmuştum.
Dükkân boş, koltuklar bomboştu.
Bomboş koltuklardan birine oturdum.
Tıraş başladı.
Tıraş ile birlikte berberin “Türkiye ve Dünya gündemi ile ilgili yorumları” da başlamıştı
Ben tam karşımdaki aynaya bakarken dalıp gitmiştim. Hem de ne dalış...
Arada bir berberin; “Haksız mıyım abi, öyle değil mi abi?” dediğini duyar gibi olduğumdan; onun dediklerini;‘He!.’, ‘Hı hı!.’,’Evet yani!.’,’Yaaa, ya!.’ diyerek onaylamaya çalışıyordum.
Berber, onu onaylamamdan aldığı cesaretle sık sık da babalanıyor;
“Bana yetki versinler, bütün pürüzleri üç günde düzeltmezsem namerdim abi”diyordu.
Onun bu cengaver edasının etkisiyle dalgınlığımdan sıyrılır gibi olduğumdan;
“Haklısın abi, sen yaparsın abi!.” biçiminde derli toplu karşılıklar verebiliyordum.
* * *
Oysa benim “GÜNDEM”im, “BERBERİN GÜNDEMİ”nden başka, hatta bambaşkaydı...
Irkçılığı düşünüyordum.
Şimdi gündemimde ırkçılık vardı.
Beyazın siyaha karşı olan ırkçılığı...
“Irkçılık da nereden çıktı?.. Şimdi gündemde ne ırkçılık, ne Güney Afrika ne de Mandela var.” diyebilirsiniz...
Benim gündemim öyle değil işte...
Şimdilerde benim gündemimde hep ırkçılık var.
Benim durumumda, benim konumumda olup; bir de bu berber koltuğunda oturmuşsanız, beni anlamakla kalmayıp, bana hak da vereceksiniz...
*Deminden beri anlattığım gibi; berber koltuğundayım ve aynaya bakmaktayım...
Sabır gösterin lütfen.!.. Anlatıyorum:
* * *
Siyahlar ya asimile olup kalıyorlar; ya da terk edip gidiyorlar, sadece beyazlar kalıyor. Tepedeki bu mücadeleyi beyazlar kazanıyor.
Beyazlar en tepede kalabiliyor. Siyahlara tepede yer yok. Onlar terke zorlanmışlar. Uzun yıllar direnebilmişler; ama sonunda, tepeden başlayarak ‘terk-i diyar’ etmişler.
‘İşte tepemizdeki ırkçılık!..’ diyorum..
Siyah saçlar birer birer –belki de onar onar- dökülüp gidiyorlar. Kalan saçlar ise beyazlamış. İşte benim aynaya bakarken dalıp gitmeme neden olan “TEPEMİZDEKİ IRKÇILIK” bu... Siyahlar ya dökülüp gidiyor ya da beyazlayıp kalıyorlar.
Benim gündemimde bunlar varken ve ben bunları düşünürken; ensemde kuvvetli bir hava akımı hissediyorum..
Ensemden gelen bu kuvvetli hava akımı ile birlikte önümde aklı karalı saçlar uçuşmaya başlıyor.
Berber enseme yapışan saçları temizlemek için bütün kuvveti ile üflüyor.
Hem de öyle bir üflüyor ki –nefesi de çok kuvvetli- ensemde sanki küçük çaplı bir kasırga patlamış gibi.
Bundan rahatsız oluyorum ve o an, bu dükkânın neden böyle tenha olduğunu da anlamış oluyorum. Ama belli etmemeye çalışıyorum.
Bu rahatsızlık karşısında bir yandan da kendimi avutmaya çalışıyorum.
“Bu kadar kuvvetle üflediğine göre, nasıl olsa ciğerleri sağlamdır ve herhangi bir bulaşıcı hastalığı yoktur” diyorum içimden... “Bu sıcakta sıcak nefes de olsa, bir hava akımı oluşuyor ve buna katlanılabilir” diyorum.
Kendimi teselliye; “Bir kerelik üflemeden bi şey olmaz!” diyerek devam ediyorum.
Gelin görün ki, üflemelerin ardı arkası kesilmiyor bi türlü.
Tıraş bitene dek, enseden üflemeler devam ediyor.
Ve nihayet tıraş bitiyor.
İşini iyi yaptığına inananlara özgü bir yüz ifadesiyle;
”Sıhhatler olsun abi!”diyor berber.
“Olsun” diyorum ben de... “Olsun!”
* * *
“Tepedeki ırkçılık, ensede kasırgalar” derken, AKLI KARALI SAÇLARIMI berberde bırakıp, çıkıyorum.
.................... Burhan GÖRKEN
MİZAH VE ŞİİR 'e dönmek için
Sıcaktan kavrulduğumuz bir yaz gününde, uzamış saçlarım beni iyice rahatsız etmeye başladı..
Çayır çimende kendine yol bulup akan sular sellerden beter şekilde; gün boyu –hatta geceler boyu- saçlarımın arasından yol bulup akan terlere yardımcı olmak istedim. Berbere gitmeye karar verdim.
Sıcaktan iyice bunalmıştım.
Berberde sıra beklemek; soğuk kış günlerinde bile çekilmezken; yaz günü sıra beklemeye katlanamazdım.
En tenha berberi bulup, beni terk eden terlere yardımcı olmam lazımdı. Hiç sevmemiştim; “Yolu açık olsun, bir an önce çekip başımdan gitsin” istiyordum. Çünkü bu kavurucu yaz sıcaklarında hiç mi hiç çekilmiyordu.
* * *
Her zaman gittiğim berberde sıra vardı, girmedim.
Dedim ya bu sıcakta sıra beklemeye katlanamam diye.
Biraz ileride bir başka berber dükkânı vardı. Bir de oraya bakayım dedim.
Sonunda aradığım yeri bulmuştum.
Dükkân boş, koltuklar bomboştu.
Bomboş koltuklardan birine oturdum.
Tıraş başladı.
Tıraş ile birlikte berberin “Türkiye ve Dünya gündemi ile ilgili yorumları” da başlamıştı
Ben tam karşımdaki aynaya bakarken dalıp gitmiştim. Hem de ne dalış...
Arada bir berberin; “Haksız mıyım abi, öyle değil mi abi?” dediğini duyar gibi olduğumdan; onun dediklerini;‘He!.’, ‘Hı hı!.’,’Evet yani!.’,’Yaaa, ya!.’ diyerek onaylamaya çalışıyordum.
Berber, onu onaylamamdan aldığı cesaretle sık sık da babalanıyor;
“Bana yetki versinler, bütün pürüzleri üç günde düzeltmezsem namerdim abi”diyordu.
Onun bu cengaver edasının etkisiyle dalgınlığımdan sıyrılır gibi olduğumdan;
“Haklısın abi, sen yaparsın abi!.” biçiminde derli toplu karşılıklar verebiliyordum.
* * *
Oysa benim “GÜNDEM”im, “BERBERİN GÜNDEMİ”nden başka, hatta bambaşkaydı...
Irkçılığı düşünüyordum.
Şimdi gündemimde ırkçılık vardı.
Beyazın siyaha karşı olan ırkçılığı...
“Irkçılık da nereden çıktı?.. Şimdi gündemde ne ırkçılık, ne Güney Afrika ne de Mandela var.” diyebilirsiniz...
Benim gündemim öyle değil işte...
Şimdilerde benim gündemimde hep ırkçılık var.
Benim durumumda, benim konumumda olup; bir de bu berber koltuğunda oturmuşsanız, beni anlamakla kalmayıp, bana hak da vereceksiniz...
*Deminden beri anlattığım gibi; berber koltuğundayım ve aynaya bakmaktayım...
Sabır gösterin lütfen.!.. Anlatıyorum:
* * *
Siyahlar ya asimile olup kalıyorlar; ya da terk edip gidiyorlar, sadece beyazlar kalıyor. Tepedeki bu mücadeleyi beyazlar kazanıyor.
Beyazlar en tepede kalabiliyor. Siyahlara tepede yer yok. Onlar terke zorlanmışlar. Uzun yıllar direnebilmişler; ama sonunda, tepeden başlayarak ‘terk-i diyar’ etmişler.
‘İşte tepemizdeki ırkçılık!..’ diyorum..
Siyah saçlar birer birer –belki de onar onar- dökülüp gidiyorlar. Kalan saçlar ise beyazlamış. İşte benim aynaya bakarken dalıp gitmeme neden olan “TEPEMİZDEKİ IRKÇILIK” bu... Siyahlar ya dökülüp gidiyor ya da beyazlayıp kalıyorlar.
Benim gündemimde bunlar varken ve ben bunları düşünürken; ensemde kuvvetli bir hava akımı hissediyorum..
Ensemden gelen bu kuvvetli hava akımı ile birlikte önümde aklı karalı saçlar uçuşmaya başlıyor.
Berber enseme yapışan saçları temizlemek için bütün kuvveti ile üflüyor.
Hem de öyle bir üflüyor ki –nefesi de çok kuvvetli- ensemde sanki küçük çaplı bir kasırga patlamış gibi.
Bundan rahatsız oluyorum ve o an, bu dükkânın neden böyle tenha olduğunu da anlamış oluyorum. Ama belli etmemeye çalışıyorum.
Bu rahatsızlık karşısında bir yandan da kendimi avutmaya çalışıyorum.
“Bu kadar kuvvetle üflediğine göre, nasıl olsa ciğerleri sağlamdır ve herhangi bir bulaşıcı hastalığı yoktur” diyorum içimden... “Bu sıcakta sıcak nefes de olsa, bir hava akımı oluşuyor ve buna katlanılabilir” diyorum.
Kendimi teselliye; “Bir kerelik üflemeden bi şey olmaz!” diyerek devam ediyorum.
Gelin görün ki, üflemelerin ardı arkası kesilmiyor bi türlü.
Tıraş bitene dek, enseden üflemeler devam ediyor.
Ve nihayet tıraş bitiyor.
İşini iyi yaptığına inananlara özgü bir yüz ifadesiyle;
”Sıhhatler olsun abi!”diyor berber.
“Olsun” diyorum ben de... “Olsun!”
* * *
“Tepedeki ırkçılık, ensede kasırgalar” derken, AKLI KARALI SAÇLARIMI berberde bırakıp, çıkıyorum.
.................... Burhan GÖRKEN
........................ 26.o8.2oo7
MİZAH VE ŞİİR 'e dönmek için
lütfen "TIK"layınız!..