30 Kasım 2007 Cuma
G.Melisa Çelik_
HAYRA İLE GÜL
Dünyamızdan çok uzakta Sekzan Sistemi'ndeki URUMÇİ Gezegeni'nde HAYRA adında bir çocuk vardı.
Hayra'nın yaşadığı Urumçi Gezegeni; yeşili, mavisi bol bir yerdi.. Kırlarında çocuklar koşturur, doyasıya oynar, gülerler, denizlerinde yüzme yarışı yaparlardı... Hayra, tüm bunlardan çok zevk alırdı. Bir de bilimle uğraşmayı severdi. Son zamanlarda bir "uzay gemisi" yapıyordu. Bu nedenle, her sabah erken kalkıp laboratuvarına gider, uzay gemisi için gerekli aygıtları sağlamaya çalışırdı. Hayra'nın bu çalışmasına, Gezegen Başkanı büyük bir destek veriyordu. Uzay gemisi bittiğinde görkemli bir tören yapılacaktı.
Uzun süren çalışmalar sonunda gemi hizmete hazır duruma geldi. Kalabalık bir kitle önünde çok zevkli bir tören yapıldı. Geminin içindeki Hayra, havalanacağı saati sabırsızlıkla bekliyordu. Derken, geriye sayma işlemi başladı:
"On., dokuz., sekiz., yedi., altı., beş., dört., üç., iki., bir., vee..."
Hayra, artık göklerdeydi. Uzayda dolaşmak O'nu heyecanlandırıyordu. İnmek istediği gezegeni saptamak için haritasına baktı. Gözüne ilk ilişen gezegen DÜNYA idi. Yani, biz insanların yaşadığı yerdi. Buraya doğru süratle yol alıyordu. Gittikçe uzaklarda kalan URUMÇİ, bir bilye kadar küçük gözüküyordu.
Yaklaşık iki ay sonra Hayra, dünyamıza geldi. Tesadüf bu ya, inişini İZMİR'e gerçekleştirmişti. Şaşkındı.. Çevrede pek ağaç yoktu. Çimenler yeşil olma özelliğini yitirmiş, gökyüzü grimsi bir tona bürünmüştü.
Az ileride bir çocuğu gördü. Yanına gitti, tanıştılar..
Çocuğun adı GÜL'dü. Hayra, Dünya'nın doğal yapısının neden böyle bozulduğunu sordu...
Gül üzülerek;
— Bazı insanlar, doğayı bilinçsizce kullandılar, çevrelerine zarar verdiler. Gelecekteki çocukların zarar göreceklerini, bu duruma üzüleceklerini bilemediler. Bu yüzden de doğamız, eski güzelliğini kaybetti!. dedi.
Urumçi'nin göz kamaştıran güzelliğini özleyen Hayra, yardım edebileceğini söyledi. Çok da üzülmüştü. Biraz düşündükten sonra Gül'e dedi ki:
— İlk önce insanlara doğayı korumayı öğretmeliyiz. Çünkü onlar doğayı korudukça, doğa da onları koruyacaktır. Bilimsel araştırmalanm sonucunda bulduğum "iyimserlik iksiri"ni kullanarak bu hedefimize ulaşabiliriz. Ama öncelikle gezegenimden iksiri alıp gelmeliyim.
Gül, büyük bir umutla Hayra'yı uğurladı.
Dört aylık bir beklemeden sonra Hayra çıkageldi. Elinde bir şişe vardı. İyimserlik iksiri, bu şişenin içindeydi:
— İnsanların doğa sevgisini geliştirebilmek için bunu herkese içirmeliyiz.
Gül, hemen harekete geçip arkadaşlarını topladı Onların yardımı ile suların içine "iyimserlik iksiri"nden koydular.
Ertesi gün her yerin ne kadar güzel olacağını düşünmeye başladılar. Görevini tamamlayan Hayra, artık kendi gezegenine dönme vaktinin geldiğini bildirdi. Ama Dünyalı dostları O'nu hemen bırakamazlardı. Yarını beklemesini istediler.
Gül ve arkadaşları kadar, geceyi gemisinde uyuyarak geçiren Hayra da heyecanlanıyor, sabırsızlanıyordu.
Tüm insanlar o sabah sevinçle uyandılar. Mutlulukla koşuyor, gülüyorlardı. Her taraf yemyeşildi. Gökyüzü masmaviydi...Hayra'ya çok teşekkür ettiler. Ancak çok candan dostlara böylesine teşekkür edilebilirdi. İnsanlara güzel bir çevre sunan Hayra, dosttan da öteydi. Burada kendileriyle kalmasını istediler.
Hayra, üzülerek ayrılmak zorunda kaldı ve Urumçi'ye geri döndü.
Dünya, çevresel sorunlarından kurtulmuş, gerçek güzelliğine kavuşmuştu. Bu güzel dekor içinde insanlar eskisinden daha sevimli gözüküyordu.
***
Gül, yatağından, korkunç bir klakson gürültüsüyle uyandı, şaşkındı... Gördüklerinin bir RÜYA olduğunu fark edince çok üzüldü.... Mırıldanarak yatağından doğrulurken, kendi kendine şunları söylüyordu:
— Ah, keşke bazı rüyalar gerçek olsaydı.