PhotobucketTELİF HAKLARI / "Bu Blog İnternet sitesindeki eserlerin, 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU uyarınca eserden kaynaklanan mali ve manevi hakları eser sahiplerine aittir, izinsiz kullanılamaz." />>devam


15 Mart 2008 Cumartesi

FERHAN ŞENSOY
                  TARAFTAR
Yirminci yüzyılın vebası futbol, dünyayı sarmaşık gibi sararken giderek profesyonelleşiyor ve ciddi bir uluslararası ticaret ortamı oluşturuyor. Dikkat ederseniz artık her gün maç var. Salı günü zırt kupası, çarşamba gecesi bırt şampiyonası, hafta sonu lig maçları. Futbol, sanayi kolu olarak patlamış durumda. Parayı bastıran futbol kulübü satın alıyor. Oturmuş bir futbol kulübü, sıkı para kazanıyor. Futbolun bileti, sinemanınkinden, tiyatronunkinden pahalı. İzleyici sayısı on binlerce. Stada girerken trink para ödüyorlar, kredi kartı, çek, senet gibi değersiz kâğıt alışverişi yok. O top o kaleye girdi, giriyor, giremedi lan derken yani biz gözümüzle, büyülenmişçesine topu izlerken ortada bok gibi para dönüyor. Pazar günü bir stadyum dolusu adamdan toplanan ve pazartesi saat 09.00'da ya dövize çevrilecek ya da repo yapılacak olan birkaç çuval para, pazar gecesi nerede korunmaktadır? Bu paralar dışında televizyonlardan ve kimi maçlardan ayrıca çuvallarca para, kulüp kasasına akmaktadır. Kulüp, futbolcuları alırken büyük paralar ödemekte, onları satarak daha büyük paralar kazanmaktadır.

Mafyanın bu dala daha hâlâ el atmamış olması ve soyunma odalarında futbolcuların şakaklarına tabanca dayayarak maçın kaç kaç bitmesi gerektiğini bildirmemesi, beni şaşırtıyor.
Bu kadar paranın döndüğü bir işte, perde arkasında "şike" adı altında bir kurumsallaşma da oluşmuştur. Bir futbol karşılaşmasında gerektiğinde hakem satın alınabilir. Satın alma ille parayla olmaz, hediye olur, araba sunulur, kimisi karı düşkünüdür, karı sunulur. Karşı takımın kalecisi satın alınabilir, zaten önümüzdeki mevsim transferi söz konusudur. Karşı takımdan değişik oyuncular topluca satın alınabilir. İnsanoğlu satın alınmaya teşne, bunu herkes biliyor ve fakat gene de futbol karşılaşmalarını heyecanlı kılan, topun satın alınamaması.
O top, isterse gider doksana takılır, canı ister direkten döner, tam kaleye girecekken falso alır, tıngır mıngır dışarı gider. Çok dikilme sevmez, tribünlere kaçar, denize kaçar. Transferi söz konusu satın alınmış kaleci ne kadar içeri almak için yırtınsa da o top o kaleye girmeyecekse girmez. Kaleci de tutup eliyle içeri atamaz, o biraz dikkat çeker. Mafya dahi söz geçiremez topa; çünkü top, olaydaki tek amatör. Başrol oynuyor, beş kuruş almıyor. Hepimizin dört gözle çılgınca izlediği, filmin esas çocuğu bu top işte! O ne yana giderse oraya bakıyoruz, gol sırasında bir televizyon kameramanı, vuranı yakalayamasa bile, giren olarak o topu, önden, arkadan gösteriyor... Zaten futbolcular da soyunma odası koridorlarında burunlarına dayanan televizyon mikrofonlarına hep aynı şeyi söylüyorlar:
- Kimin vurduğu önemli değil, girmesi önemli!
Tamamen kendisinin kaleye girip girmemesi üstüne dayalı bir olayda, topun bu işten hiçbir çıkarı olmaması enayice. Ancak hem o pahalı maç biletini ödeyip hem sesi kısılan, bu sanayi kolunun kaynağını oluşturan "taraftar" denen tipin durumu toptan da kötü.
- - - - - - - - oOo
<-geri dön.!. *MİZAH VE ŞİİR

L@hm@cun

L@hm@cun
* L@hm@cun_mizah öykü - Blog İnternet Sitesi'nde yer alan ürünlerin; *haber, tanıtım v.b. durumlar dışında / 2. şahıslarca –herhangi bir biçimde- yayımlanması _ kullanılması izne bağlıdır ve yasaların öngördüğü haklara sahiptir. ***--> L@hm@cun.*mizah.öykü*....İLETİŞİM ADRESİ--> mizahvesiir@gmail.com