PhotobucketTELİF HAKLARI / "Bu Blog İnternet sitesindeki eserlerin, 05.12.1951 tarih ve 5846 sayılı FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU uyarınca eserden kaynaklanan mali ve manevi hakları eser sahiplerine aittir, izinsiz kullanılamaz." />>devam


2 Nisan 2009 Perşembe

Ozan Meriç ÇELİK *öykü* ÇOCUKLARIMIZ DA GİTTİ

Yıl 2070...
Brezilya’nın ünlü Amazon Ormanları, Dünya’nın diğer bölgelerine göre daha şanslıdır. Korkunç kirlenmenin harap ettiği Dünya'da, ölüme direnen ALTI ağaç buradadır.
Oksijen tüpü olanların yaşayabildiği yıllardır...*
O gün yine erkenden kalkmıştı... Eskiler, uyanınca ilk olarak, odalarına güzelim güneş ışınlarını doldurmak için pencereyi açarlarmış... Güne böylece güzel başlarlarmış. Oysa şimdi, pencereye çıkıp, delinmiş Ozon tabakasından süzülerek gelen radyoaktif ışınlarla dolu kirli havadan derin bir nefes mi çekselerdi.(!) Yaşamını hiçbir şeye değişmeyen kişiler bunu yapmazlardı. O da yaşamını hiçbir şeye değişmeyenlerdendi. Zaten kullandıkları gazmaskeleri, evde bile kirli havadan zor koruyordu, ya dışarıya çıksalardı ne olurdu?. Gazmaskesiz dışarıya çıkanların, hangi sonla karşılaşacağını iyi biliyordu...
Evde kapalı kalmak yerine, dışarı çıkmak, arkadaşlarıyla koşup oynamayı isterdi tüm çocuklar gibi... Oysa, yeşilin yok olduğu dünyada dışarısı risklerle doluydu.. Hava, oldukça kirliydi.. Güneş ışınları kansere yol açıyordu. Bu nedenle, zorunlu olarak her gün işe giden anne ve babasının ardından;
"Acaba eve dönebilecekler mi?" diye düşünür ve üzülürdü. Annesi ya da babası, her zamankinden birazcık geç kalsa, kalbi daha hızlı atmaya başlar, korku ve heyecan duyardı. Bu bekleme anlarında boynu kaskatı kesilir, kramp girmişçesine oynatamazdı.
Tüm bu olanlar, canına tak etmişti. Böyle yaşamaktan bıkmıştı... O, yetmiş yıl öncesinin çocukları gibi güzel oyuncaklar ve elbiselere sahip olmayı düşünemiyordu. Yaşanabilir tertemiz bir dünya düşlüyordu..

Dünyayı yeniden yaşanabilir kılmak için, yapmak istediklerini tüm arkadaşlarına açtı. Ortak kararlar alındı. Büyüklerinden bekledikleri ilgiyi göremediler. Onlar; dünyadaki kirlenmeyi, hızla yok oluşu hissedemeyecek kadar duyarsızlaşmışlardı.
Dünyanın sorununu çözebilmek amacıyla, hükümete başvurmayı tasarladılar. Kompozisyon kitaplarından yararlanarak yazdıkları dilekçeyi gönderdiler. Geç de olsa, bekledikleri yanıtı aldılar:
"Dilekçenizi aldık. Çevre kirliliği gibi bir konuda, siz yaştaki küçüklerin çabaları, bizleri sevindirdi. Ailenizden izin alıp almadığınızı bilmediğimizden kesin bir cevap veremiyoruz. Çalışmalarınızda başarılar..."
Oyalayıcı ve baştan savmacı bir cevap almışlardı. Fakat kararlıydılar. İstendiği gibi, anne-babalarından onay alarak, gönderdiler. Ancak, yeni mektubu daha uzun süre beklediler. Neden sonra, cevap ellerine ulaştı.
Cevap mektubunda şunlar yazılıydı:
"Hükümetimiz sizleri, çevre konusundaki duyarlılığınız nedeniyle, dünyanın süper gücü olan Brezilya'nın Cucutiba kentine yollayacaktır. Lütfen iki hafta içinde BAŞKENT'e geliniz!."
Bu haberi duyan çocuklar, sevinçle bağrıştılar.
İçlerinden biri, "Brezilya'ya neden Süper Güç deniyor?." diye sordu.
"Çünkü..."diye söze başladı bir arkadaşı. "Çünkü, bir zamanlar çok bozuk bir ekonomiye sahip olan Brezilya'da bugün ağaçlar var.. Dünyanın hiçbir yerinde ağaç kalmamışken, bu ülkede tam ALTI tane ağaç var. Bu ağaçlan görmek için, müthiş bir turist akını oluyor bu ülkeye. Turist demek döviz demek... Ağacın, yani yeşilin, bir ülkeyi süper güç yapmasını hesap edemeyenlerin son pişmanlığı fayda etmiyor ne yazık ki.."

ON İKİ arkadaşın bir araya gelmesiyle oluşan ekip, buruk bir sevinçle evlerine dağıldılar. En kısa sürede Başkent'e gideceklerdi. Önlerinde bir yığın işlem bekliyordu onları. Tüm çabaları, ciddi bir çevre sorunu yaşayan dünyaları içindi.
ALTI ağacı yaşatabilmek gibi büyük bir basarı gösteren Brezilya'dan öğrenilecek çok şeyler olmalıydı. Başkent'e gidiş, işlemler, izinler, vizeler, pasaportlar, derken beklenen yolculuk gerçekleşti. Sırtlarındaki oksijen tüpleri ve özel giysileriyle bu on iki arkadaş, Brezilya Hükümet Yetkililerinin karşısındaydılar şimdi. ALTI ağacın bulunduğu Cucutiba kentine gitmek, ayrı bir heyecandı onlar için.
Kirliliğin önlenmesine yönelik bilimsel incelemeler, bu ON İKİ çevreciye sunuldu. Tartışıldı. Kirliliğin önüne geçilebilirdi, ama çok pahalıya patlardı. Zaten dünyanın eski, güzel, temiz havalı hale gelmesi Brezilya Hükümeti'nin işine de gelmiyordu. Kirli işler çevirerek para kazanan cahil ve duyarsız insanlar gibi, bunlar da "Dünya kirliliğini" kazanç kapısı yapmışlardı. Onların turist çeken ALTI ağaçları vardı. Bu nedenle ekonomik yönden gelişmişlerdi. Dünyanın diğer yerlerindeki kirlenme ve yok oluştan onlara neydi yani? [?]... Demek ki dünya, bencilliğe kurban edilmeye devam edecekti.
Görüşmeler sonunda anlamışlardı ki, bu kirlilik insanların beyinlerini de kirletmişti.

ONLAR dünyayı kurtarabilmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Ama artık dayanacak güçleri, gazmaskeleri ve oksijen tüpleriyle yaşama olanakları kalmamıştı. Görüşmelerin yapıldığı salondaki hiçbir yetkili umut verici gözükmüyordu. Artık kalkabilirlerdi...
ON İKİ çocuk, yetkililerin şaşkın bakışları arasında ve hep birlikte elbiselerini, gazmaskelerini çıkardılar. Bir uyarıydı onlarınki...

Ve büyük bir üzüntü içinde dışarıya yürüdüler.
Ozan Meriç ÇELİK
-BİTTİ- (1)
(1)- "Çevre ve İnsan" konulu ÇAĞIN ÖYKÜCÜLERİ YARIŞMASI (1992) Jüri Üyeleri:
Gülten DAYIOĞLU, Reha YALNIZCIK, Mustafa Ruhi ŞİRİN, Doç.Dr.Tuncer ÇELİK, Mehmet KABADAYI, Alâettin BAHÇEKAPILI


Photobucket

L@hm@cun

L@hm@cun
* L@hm@cun_mizah öykü - Blog İnternet Sitesi'nde yer alan ürünlerin; *haber, tanıtım v.b. durumlar dışında / 2. şahıslarca –herhangi bir biçimde- yayımlanması _ kullanılması izne bağlıdır ve yasaların öngördüğü haklara sahiptir. ***--> L@hm@cun.*mizah.öykü*....İLETİŞİM ADRESİ--> mizahvesiir@gmail.com