ferda balkaya çetin ...
...gece tam on ikiydi
genç kız, elindeki kitaptan başını kaldırdı, saate baktı ... pencereyi açtı, gözlerini kapayıp derin bir nefesle dışarıdaki serin havayı içine çekti…
az önce okuduğu kitabın etkisinde kalmış, hüzünlenmişti biraz… benliğini saran karamsar ruh halinden çıkmalıydı bir an önce…
harekete geçirdi tüm olumlu duygularını;
yaşıyordu, sağlıklıydı…
mutlu ve huzurluydu...
hayalleri, hedefleri
çok sevdiği bir ailesi vardı…
ama öylesine etkilenmişti ki
yine bir anda kitabın içinde buldu kendini…Sevdiye’nin kimliğine büründü…
başlangıçta o da sağlıklıydı, ailesiyle mutlu bir yaşam sürüyordu. yaptıkları, yapacakları vardı…ve biricik aşkı vardı…
sonra ne oldu?
önce babasının işleri sonra sağlığı bozuldu, çalışamaz oldu.. çok sevdiği okulunu bırakmak zorunda kaldı.
hedeflerini gerçekleştiremedi…sevdiği insanla yolları ayrıldı…
ailesine destek olmalıydı, çalışmaya başladı. ideallerini yüreğine gömdü.
ama ona en çok dokunan aşık olduğu insanın onu terk etmesiydi, daha doğrusu tam nişan günü ortadan kaybolmasıydı…
en çok da bunu hazmedemedi.
sonrası Sevdiye için tam bir dramdı… üzüntüden doğru düzgün bir şey yemiyor, günden güne zayıflıyor, rengi soluyordu. doktorlar tam teşhis koyamadıkları için her türlü ilacı deniyorlardı…
sonunda teşhis konmuştu; akdeniz anemisi…
ancak Sevdiye bu süreçte kullandığı ilaç yükünü kaldıramamış, böbreklerini kaybetmişti. artık hayatı makineye bağlıydı.
dile kolay!
tam on beş yıl makineye bağlı bir hayatı oldu Sevdiye’nin… ve bir gün bir mucize gerçekleşti; dokularına uyan böbrek bulunmuştu…
böbrek nakli ile yeniden hayata tutunan Sevdiye uğruna hayatını mahvettiği biricik aşkını ise hiç unutmamıştı.
“ya aşkı hiç tatmamış olsaydım!.” demişti, ömrünü kızına adayan fedakâr bir annenin
“- hâlâ onu mu düşünüyorsun?” sözlerine karşılık…
*
“ya aşkı hiç tatmamış olsaydım!”…
bu cümlenin altını çizmişti kitabı okurken. bu sözü düşününce bir gülümseme yayıldı güzel yüzüne. pembeleşti yanakları…
sevdiği, aşık olduğu delikanlıyı düşündü…
özlediğini hissetti…
duymak istedi sesini…
büyük bir heyecanla bastı telefonun tuşlarına…
“aşkım benim.! ben de tam seni düşünüyordum…”
karıştı sesleri birbirine, özlemelerle…
*
gece tam on ikiydi…
......................... ferda balkaya çetin
11 Ocak 2011 _12.51