Mustafa Bey’in büyük oğlu Murtaza, her zamanki gibi atına biner, düğündeki at yarışı oyunlarına katılmak üzere yola çıkar.
Gide gide, varacağı yere varır.
Gel gelelim ki, Murtaza haddinden fazla gösteriş meraklısıdır. Bu merakı yüzünden başına gelmedik iş kalmasa da, bu huyundan da bir türlü vazgeçmez.
Gittiği köyde de, “aynı tas, aynı hamam” misali hareket eder. Atı, köy meydanında bir yukarı bir aşağı koşturur, caka satmaya çalışır; fakat at bu kez huysuzlanıp Murtaza’yı yere düşürür.
Eee, bizim gösteriş meraklısının halini düşünün gayrı. Attan düştüğü yetmiyormuş gibi, etraftan kıs kıs gülenler de cinlerini tepesine çıkarır. Murtaza bu, çok öfkelenir. Tekrar atına biner. Can cıkmadan huy mu çıkar;
-“Ulan hayvan oğlu hayvan, bana yaptığını sana soracağım şimdi. Akşama kadar sırtından yere inmeyeceğim. Ciğerini yerinden sökmezsem namerdim. Bana yamuk yapmak neymiş, şimdi göstereceğim sana. Köyün içinde kredimi beş paralık ettin ulan katır oğlu katır!” diye yemin şart koşar, kendi kendine.
Atı sürekli koşturarak, dik yamaçlara sürerek intikamını almaya çalışır kendince.
...
Fakat öfkesi geçip yorulunca attan inmek ister bu sefer. İyi de, yaptığı yemin ve şart aklına gelince de, gururuna yedirip bir türlü inemez attan.
Canından bezmiş bir şekilde dolaşırken, kendisine doğru gelen yaşlı amcaya akıl danışır..
Huysuzluk eden atın kendisini düşürdüğünü, buna çok kızdığını, attan akşama kadar yere inmeyeceğine dair yemin şart koştuğunu, şimdi ise pişman olduğunu ve attan inmek istediğini söyler.
Yaşlı amca;
-“Oğlum, sen onu şuradaki küçük köylülere sor, onlar sana bir yolunu bulurlar, seni bu yemininden kurtarırlar.” deyip, yoluna gider.
Murtaza atını küçük köye doğru sürer.
Köyün girişinde yaşlı bir amcaya başından geçenleri bir bir anlatır.
Yaşlı adam can kulağıyla dinledikten sonra, Murtaza’ya;
-“Oğlum o işin kolayı var,canını sıktığın şeye bak!.. Sen, ‘attan yere inmeyeceğim’ diye yemin şart ettin; olsun, zararı yok! Şimdi atını çek şu eğri ağacın yanına... Çektin mi, çektin! Sonra da attan ağacın üstüne in... İndin mi, indin!.. Ağaçtan da yere inersen; böylece hem attan inip kurtululursun, hem de yemin ve şartını bozmamış olursun!..” diyerek, Murtaza’ya gerekli aklı verir ve yanından gülerek ayrılır.
Murtaza da derin bir oh çeker...
-“Yeminim yemin olsun!” der kendi kendine, “Bundan sonra bir daha öfkeyle yemin ve şart koşmak, büyük konuşmak haramdır bana.... Bin kerre tövbekarım..”
* * *
Bu kıssanın hissesini şöyle buyurmuş atalar:
“Büyük lokma ye, büyük konuşma!.”
................ -BİTTİ-