Pouig Adlı Pire
Pouig adını taşıyan bu pire kuzeyin kutsal bir plajında dünyaya geldi. Kısa bir zamanda yetişkin olunca, taşranın orta halli bir böceği olarak kalmamak ve başkentte parazit geçinmek gibi partak bir mesleğe atılmak niyetinde olduğunu açığa vurdu.
Sıçramayı öğrenir öğrenmez aşırı bir özgürlüğe kavuşmak, pireler arasında gelenek olduğundan Pouig'in annesi babası, onu bu isteğinden alıkoymadılar, bundan başka, Pouig onların yedi yüz kırk dokuzuncu çocuğuydu. O olmasa da kendilerine diğer bir sürü çocukları kalıyordu. Hoş, bu kalanlar için de tasa etmiyor1ardr ya. .
Aile duygusu, çocukların artan sayısıyla ters orantılıdır. Okuyucularımın, üzerinde derin düşünmelerini sağlamak üzere bu temel kuralı aa ara söz olarak burada sunuyorum.
işte böylece Pouig, yola Çıktı. Pireler için turizm problemi insanlarınkinden daha kolaydır. Bunu da âcizane belirtiyoruz. Gerçekten pireler, yol parası vermek ya da izin vesikası almak zorunda kalmadan serbestçe yer değiştlrebilirler.
En yakın bir istasyona ulaşmak üzere bir köpeğin sırtına binmek ve oradan da bir otel arabacısının üzerine sıçramak Pouig için yetti gitti. Bir şeftren de onu Paris'e götürmeyi kendisine görev bildi. Hatta onu yolculuk süresince beslemek hatırsayarlığına kadar işi ileri götürdü.
İstasyona varır varmaz, başka bir katarla kendisini yine geldiği yere götürür korkusuyla Pouig, elini çabuk tuttu ve garda gazete satan ak saçlı bir ihtiyarın üzerine yerteşti. Bu ağırbaşlı gazetecinin üstünde daha önce yerlemiş birçok arkadaşı bulunduğundan Pouig'in mutluluğu çok arttı.
Adamcağız, yeni pansiyonerinin geldiğini fark eder gibi oldu:
-"Sanıyorum ki..." dedi meslektaşlanndan birine, "pirelerim bir tane daha fazlalaştı."
Ve gazetelerini satmak üzere kısık sesiyle bağırmasına devam etti.
Pouig, ihtiyarın sertleşmiş derisini delmek için az çok zahmet çekti; karnı doyunca öteki pirelerle içten arkadaşlık bağları kurdu, onları, -biraz bayağı olmakla beraber- sevimli buldu; şu var ki daha zarif, daha şık arkadaşları olmasını istiyordu.
Düşüncesine göre, onun yüksek sosyete çevresine girmesini sağlayacak kişi, üzerinde kalmakta olduğu bu zavallı adam değildi. Bu ihtiyarın devam ettiği yerler Croissant sokağı ile kaldırımlar ve birkaç koltuk meyhanesinden başka birşey değildi. Pouig bundan ayrılsa belki de daha az besleyici niteliği olan öteki gazetecilere gidecekti. Müşterilerin üzerine sıçraması ise mümkün olmuyordu, çünkü bunlar gazetelerini alırken ihtiyara fazla sokulmamaya dikkat ediyorlardı.
Bir gün öğleden sonra, ihtiyar gazeteci çatı arasında dinlendiği sırada odanın havası birdenbire mis gibi bir koku ile doldu: İçeriye GENÇ BİR KADIN girmişti.
İhtiyann ensesinde uyuklamakta olan Pouig, bu kadını daha iyi görmek üzere onun ak saçlarının çalılıkları arasına daldı.
- Kimdir bu kadın? diye sordu arkadaşlarına.
- Diane'dır, bizim ihtiyarın kızı...
- Ne iş yapar?
- Birçok serüvenden sonra zengin bir Brezilyalı ile evlendi. Şimdi onunla birlikte yüksek bir hayat yaşıyor.
Gözleri kamaşan Pouig, bu güzel kadını seyre daldı.
- işte ben bununla birlikte yaşayacağım! diye haykırdı.
Yaşlı bir pire kendisini uyarmak istedi:
- Sakın ha, dedi, bizim ihtiyar gazeteci emniyetli bir kişidir. Diane ise bilmediğimiz, tanımadığmız bir kadındır.
Kendini tehlikeye sokarsın. Hem bu yosmanın, bizim için korkunç sayılacak kötü bir huyu vardır.
- Nedir o kötü huyu?
- Sık sık yıkanır.
Fakat Pouig, Paris kasırgasının içine girmeye can atıyordu. Bu hevesine karrşı duramadı: Diane'nin babasına yaptığı ziyaret bitince, onu kucakladığı andan faydalanarak korsajının oyuntularından biri arasına giriverdi.
Diane, büyük bir lokantada kocasını bulmak üzere giderken o da zevkle bulunduğu yere iyice yerteşti.
Ve Pouig hayatında ilk defa olarak müzikli bir akşam yemeği yedi.
Yemekten sonra Diane, piresi ve Brezilyalı ile birtikte eve döndü.
Pouig, Brezilyalının da etinden tatmak istemişti, ama yabancı etinin meşin gibi olacağına hükmetti. Artık titiz olmaya başlamıştı.
Pouig o gece yorgunluktan bitkin bir halde uyuduğu zaman hiçbir pireye kısmet olmayan en güzel rüyaları gördü.
Diane, piresinin can yakıcı okşamalarına katlanmıştı. Kaşınmaya cesaret edemiyordu, çünkü, bu bayağı hareketin kocasının hoşuna gitmeyeceğinden korkuyordu. Sabahleyin kocası evden çıktıktan sonra Diane, hemen zile basarak oda hizmetçisini çağırdı ve ona banyoyu hazırlamasını söyledi.
Pouig hiç aldırış etmiyordu. Fakat birden su baskınına uğradı. iki saniye sonra da cesedi su üzerinde yüzüyordu...
Onu gören zalim kadın:
- Pis hayvan, işte, boğuldu! diye haykırdı.
Pirenin ölüsü başında çekilen nutuk da bundan ibaret oldu.
...
Pouig, böylece vaktinden önce göçtü, gitti.
İşte ihtiras ve lüks eğilimi pireleri olduğu gibi insanları da yokeder.
...Bu öyküden alınacak ahlak dersi bu olacaktır:
Eğer bu ders hoşunuza gitmediyse başka bir ders çıkarmak üzere size izin veriyorum.
Ben öyküme, size tilozofça düşüncelere dalma imkânını verecek şekilde yön verdim; herhalde beni, çıkardığım sonucu değiştirmek ve fazla bir çaba harcamak zorunda bırakmak istemezsiniz. Bugün yeteri kadar çalışmış bulunuyorum.
.................. -BİTTİ-
çeviri: Nuri Can